RODİN (Auguste), transız heykelci (Paris 1840 – Meudon 1917). Dekoratif sanatlar okulu’na girdi, Carpeaux’nun öğrencisi oldu, Barye ile birlikte Museum’da çalıştı. Güzel sanatlar okulu giriş sınavında üç kez başarısızlığa uğraması, ardından, Kırık burunlu adam adlı baş etüdünün 1864 Salonu’na kabul edilmemesi, Rodin’i akademik çevrelerin dışında bıraktı. Carrier-Belleuse’ün yönetiminde yaşamını kazanabilmek için yaptığı süsleme çalışmaları dolayısıyla 1871’de Brüksel’e gitti. Altı yıl sonra, Fransa’ya dönüşü gürültülü oldu; 1877 Salonu’nda sergilenen Tunç* çağı adlı heykelinin güçlü natüralizmi, canlı modelden alınmış kalıbı kullanmakla suçlanmasına yol açtı. Üç yıl sonra Vaftize! Yahya’yı gerçekleştirdi. Rodin, resmi heykelcilerin seçmeci yavanlığına karşılık, romantik coşkunluğu, insan bedenini çok iyi bilmesinden ileri gelen etkileyici gücü ve anlatımıyla dikkati çekti. Sanatçıya, Dekoratif sanatlar müzesi için büyük bir bronz kapı sipariş edildi: Cehennem kapısı. Rodin, bu kapı için, daha çok Dan- te’ye dayanan edebi bir esinle ve Ghiberti, Michelangelo ve büyük barok sanatçılardan alıntılar yaparak, ruh ve beden acılarıyla kıvranan insan grupları tasarladı. Üzerinde uzun süre çalıştıktan sonra yarım bıraktığı Cehennem kapısı Rodin’in temel özlemlerini dile getirir. Yapıtın yarım bırakılması bile, Rodin’in mekâna egemen olmayan ve bir mimari çerçevesine sığdırılmak istenen heykel anlayışını benimseyemediğini açıkça gösterir. Gerçekten de, Rodin yapıtın tasarımını anlamlı “profil” arayışı olarak görmesine yol açan (onun için yüzey yalnızca “hacmin dışı”dır), kendine özgü bir biçim anlayışının etkisindey- di. Bu yönüyle, sürekli biçimde kütlelerin dengesine saygı içinde canlandırılmış cüretli hareketlere tutkun dâhi heykelci tipinin ta kendisi olmuştur. Bu nedenle, Cehennem kapısı için tasarlanmış bazı motifler, ayrı ayrı ve büyütülmüş biçimleriyle daha yoğun bir etki gücü kazanmışlardır: Havva, Düşünen* adam, Gölgeler ve Rodin’in esin kaynağında bedensel hazzın tuttuğu yeri açıkça ortaya koyan Öpücük*.
1884-1895 arasında Rodin kendini tümüyle Calaisli* burjuvalar anıtının yapımına verdi. Bu statik grup, ağır ve kasılmış duruşlara, yüzlerin haşin yapısına, kaslı bedenlerin giysi kıvrımlarının plastik etkinliğine yansıyan bir iç dramla titrer. Daha sonra Rodin adı, Hugo ve Balzac’ın onuruna gerçekleştirilen anıtlarla iyice benimsendi. Bu iki yapıtı uzun bir sürede, ka
muoyunun çatışan görüşleri ve sanatçının karar değiştirmeleri arasında yaratıldı; Hugo anıtına (1886-1909) önce Nereus kızları, sonra Musalar koymayı düşündü; ama sonunda şairi çıplak ve bir kayaya oturmuş olarak gösterdi (1964’te Paris’ te, V. -Hugo ve H.-Martin caddelerinin kavşağına dikilen bronz heykel). Balzac’ı canlandırmak için de altı yıllık bir araştırma ve belge incelemesinden sonra, yabanıl, dünyaya yüksekten bakan bir figür gerçekleştirdi; bu görünüşüyle, yaratıcı gücün bir imgesi olan yapıt, esinleyici ve bir anlamda “izlenimci” heykelcilik yolunda gözü pek bir denemeydi (Raspail-Mont- parnasse kavşağı, Paris). Bu kapsamlı çalışmalara, Nancy’deki Claude Lorrain anı- f/’nı (1879-1892), Buenos Aires’teki Başkan Sarmiento’nun heykeli’ni (1895), görkemli bir Emek anıtı tasarısını da eklemek gerekir. Tiplerin ve kişiliklerin yüceltilme- sinde aynı hacim, temel düzlem ve profil arayışları görülen bir dizi büstten de söz etmek gerekir (Puvis de Chavannes, Da- lou, Jean-Paul Laurens, Rochefort, Cle- menceau).
Sanatçının karakalem ya da mürekkep kalemiyle gerçekleştirilmiş guvaş ya da la- vi tekniğiyle işlenmiş desenleri (Dante’nin İlahi komedya’sı, Baudelaire’in Kötülük çiçekleri için denemeler), insan yaşamının trajik yönünü ortaya koyar. Temel hacimlerin aranışı bakımından her şeyden önce bir heykelcinin desenleri olan bu yapıtlarında Rodin, 1900’den sonra, tek bir çizgi ya da tek bir fırça vuruşuyla modelin hareketini yakalar (Kampuçyalı dansçılar, Rodin müzesi). Suluboyalarıysa Maillol, Bourdelle ve Matisse’i etkilemiştir.
Rodin XX. yy. heykelciliğine köklü bir katkı yaptı: altlığa bağlı kalmadan çalışma (Brancusi, ardından minimalci heykelciler), hacimlerin boşluklarla dengelenmesi, açıklıklar, mekânın karmaşık niteliği (Etienne-Martin’in Konutlar dizisi) ve biçimlere keski ya da ıspatula izleriyle hareketlilik kazandırma (50’li yılların anlatımcı heykelcileri: R. Couturier, G. Richier…).
1916’da yapıtlarını devlete bağışlayınca, sanatçının 1908’den beri oturduğu Biron* konağı’nda Rodin müzesi kuruldu; son yıllarını geçirdiği Meudon’daki villasında, sanat anlayışının gelişmesini izleme olanağını sağlayan yapıtları bir araya getirildi.