SENAİ, asıl adı Hasan, Hakim Senai de denir, iranlı şair, tasavvuf adamı (Gaz- ne 1072 ?- ay. y. 1131). Babası gazne hükümdarı Mesut IH’ün (hükümdarlığı: 1099 -1114) veziri Sikatülmülk’ün hizmetindey- di. Bilgili bir devlet memuru ve din adamı olarak yetiştirildiyse de şairliği yeğledi. Ancak geçirdiği ruh hastalığı saraya kapılanmasını önledi. Söylentiye göre, Sultan İbrahim’e (ya da Gazneli Mahmut’a) yazdığı kasideyi saraya götürürken hamam külhanında yaşadığı, şarap tortusuna düşkün olduğu için Külhani-i Layhar adıyla anılan meczupla karşılaşmış, onun sözleri üzerine kaside yazarlığını bırakmıştı. Bu olay divan şiirinde dünya nimetlerine sırt çevirmenin bir örneği olarak anılır.
Kârname-i Belh adlı yapıtındaki yergilerinin yarattığı tepkiler dolayısıyla bu kentte, Gazneliler’e yergileri yüzünden de doğduğu kentte tutunamadı. Uzun süre (1111 -1127) yaşadığı Serahs’ta horasanlı ünlü din adamı kadı Muhammet es-Serahsi tarafından korundu. Herat, Nişapur, Meş- hed’de bulundu. Son yıllarını geçirdiği Gazne’de yazdığı Hadikat ül-hakika adlı yapıtı dolayısıyla dinsizlikle suçlandı; düştüğü güç durumdan ancak bağdadı bilginlerin fetvalarıyla kurtuldu. Farsça tasavvufi mesneviler yazma çığırının kurucusu, At- tar ile Mevlana Celalettin Rumi’nin yapıtlarının öncüsüdür. Nitekim Mevlana, “Attar ruh idi, Senai de onun iki gözü. Biz Senai ile Attar’dan sonra geldik” demiştir. Yapıtları: Divna, Kârname-i Belh (dönemin ileri gelenlerinin hatalı işlerini yeren mesnevi), Seyr ül-ibad ile’l-mead (ruhun yolculuklarından söz eder, Dante’nin İlahi komedya’ sini andırır), Hadikat ül-hakika (tasavvuf ve ahlakla ilgili büyük ölçekli mesnevi; akıl, bilim, nefis gibi konular öykülerle açıklanır), Işkname (Ibn-i Sina’nın Aşkın mahiyeti hakkında risale yapıtından esinlenmiştir).